Translate

Yazılar

8 Mayıs 2022 Pazar

Yeni Dünya Düzeni-Değişen Küresel Güç


    Dünya yeni düzene adapte olmak için büyük sancılara gebe. Gün geçtikçe yeni düzenin doğum sancısı artmakta. 1789 Fransız ihtilali ile başlayan mevcut düzen değişikliği, 1. Dünya Savaşını beraberinde 2. Dünya Savaşı ve sonunda daha az dikkat çeken Soğuk Savaşı getirdi. Şimdi aynı sancılar tekrar zuhur etti ve sancısı gün geçtikçe ağırlaşan yeni bir düzene doğru yol almakta. Ulus devletlerin gücünü yitirip sermaye devletleri ile yoluna devam etmek isteyen küresel güç artık gücünü ve iktidarını ulus devletlere bırakacak gibi görünüyor. 1944 yılında imzalanan Bretton Woods Anlaşmasıyla birlikte anlaşmaya katılan her ülke kendi parasının değerini, dolar üzerinden değerlendirilmesi karar alınmıştı. Kısacası 1. Dünya Savaşı sonrası küresel güç olan Birleşik Krallık, 2. Dünya Savaşının son bulmasıyla birlikte Amerika Birleşik Devletinin küresel güç olmasına karar verildi. Yani sermaye güçleri ABD üzerinde mutabık kalıp, sisteme ABD üzerinden entegre olarak modern kapitalizmi getirecekti.

    Başarılı oldular mı diye düşündüğümüzde, evet gayet başarılı olduklarını ve ABD’yi adeta dünyanın jandarması ilan ettiklerini dile getirebiliyoruz. Bretton Woods ile bunu sağlayan para baronları doları bir güç olarak kullanarak istediği yerde istediği hakimiyeti kurdular. İstemediği yönetimleri gerek ekonomik krizi bahane ederek gerek demokrasi yalanları ile kandırıp her istedikleri yere kendi kuklalarını koydular. Bunun en güzel örneğini mevcut Ukrayna-Rusya krizinde görebiliyoruz. ABD ve Batı, ilerisi için Avrasya’ya hakim olan bütün dünyaya hakim olur düşüncesine kapıldı. Avrasya için en büyük engel Rusya’ydı. NATO bahanesiyle dört bir yanda kuşatma yapan NATO’nun yayılmacılığını gören Rusya, ilk tepkisini Kırım’ı işgal etmesiyle gösterdi. SSCB dağıldıktan sonra ABD’nin Avrasya üzerindeki yayılmacılığı daha kolay şekil aldı. Tekrardan birliği sağlamaya çalışan Rusya, SSCB’nin ardılı olarak derin devletinden yetişen adamlarını sahneye sürerek kısa sürede toplanarak tekrardan Batı’yı karşısına almıştı. Rusya ile sıcak çatışma istemeyen ABD, ekonomik ve siyasi yaptırımlar ile Rusya’yı devre dışı bırakmak istese de Doğu Bloku olarak Çin, ABD’ye karşı yanında Rusya’yı istiyordu. ABD yaptırımları Rusya’yı pasifize edemiyordu.

    Avrupa gıda ve enerji açısından Rusya’ya bağlıydı ve Rusya’da Batı’ya karşı duran bir Putin vardı. Yaptırımlar Putin’i yıldırmadı aksine daha çok saldırgan bir pozisyona getirdi. Bunun farkına varan Rusya devleti Kırım işgali ile Batı’ya bir mesaj verdi. 20 Mayıs 2019’da cumhurbaşkanı seçilen Zelenski Batının en güzel kozuydu. Seküler bir aday olan ve Ukrayna’da 2013-2014 Yevromaydan Hareketini, Donbass Savaşı sırasında da Ukrayna Ordusu'nu desteklemesiyle birlikte milliyetçi bir tavrı da olunca vazgeçilemez bir adamıydı. ABD ve Batı’nın seçim kampanyaları ile iktidara gelen Zelenski Avrupa’nın Rusya’ya karşı en önemli adamıydı. 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya karşı işgali aslında Rusya’dan çok ABD ve Batı’nın işine geliyordu. Ukrayna NATO üyesi olmadığı için Rusya'nın NATO üyesi devletleri ile sıcak çatışma mümkün değildi. Fakat işgal bahanesiyle yaptırım ve silah yardımları Rusya’yı daha çok yıpratacaktı. ABD ve Batı Ukrayna-Rusya gerginliğinde gerilla taktiği uygulamaya devam ediyor. Olası bir sıcak çatışma her iki taraf içinde Batı’nın eski yüzyıl savaşlarına dönecek korkusunu hatırlarına getirdi. Onlar birbiriyle uğraşırken Türkiye ve Çin diye büyüyen bölgesel güçlerin büyümesine fırsat doğacaktı. Amaç Rusya’yı Ukrayna ile uğraştırıp, Rus otoritesini minimumuma indirerek mevcut otoriter yönetimin gidip, yerine kendi sözünü dinleyecek bir yönetim kurarak Avrasya üzerinde istedikleri hâkimiyeti kurabilmekti. Plan hala böyle devam etmekte ama iki tarafta bir çamurda.

    Ukrayna'yı 48 saat içinde işgal edeceğini düşünen Rus yönetimini, beklemediği bir direnişle karşılaştı. Hem ekonomik hem de siyasal bir boşluğa yuvarlanan Rus yönetimi Batı’nın ilk tuzağına düşmüş oldu. Batı’da yaptığı planda şu an başarılı gibi gözükmekte fakat işler yine Batı’nın istediği gibi gitmemekte ekonomik yaptırımlar yaptıkları halde savaşın 2. haftasında Rus borsası yükselişle kapatmıştı. Yani iki tarafta şu an planladıkları yolda takoza takılmış gibi. Ama kıyas yaptığımızda Batı, planında 2 adım önde gibi. Bu krizi fırsata çevirecek olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölgede parlayan yeni bir aktör olarak ne Rusya’dan ne Ukrayna’dan vazgeçeceğiz politikasıyla diploması masasının patronu oldu. Bu politika Rus-Ukrayna ateşkesiyle sonuçlanırsa, artık mevcut bölgede Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmadan kimse politika üretemeyeceğini ortaya çıkaracaktır. Ne Batı’nın Avrasyacılığı ne Rusya’nın yayılmacılığı… Avrasya’ya giden yol Türkiye Cumhuriyeti Devletinden geçecektir. Önümüzdeki ki süreç hem heyecan verir hem kritik. Hep birlikte izleyelim, görelim, yorumlayalım…

5 yorum:

  1. Gündemi net olarak önümüze seren bir çalışma olmuş, ellerinize emeğinize sağlık, kaleminizi aktif olarak görmek isteriz.

    YanıtlaSil
  2. Güncel olaylara farklı bakış açısı. Faydalı bilgiler var. Devamı olmalı. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Eline emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  4. Türkiye bir güç olabilir evet ama şuan ki konjektür de batıya karşı daha yumuşak olmalı. Çin de olan üretimi Türkiye ye kaydırılmalı. Bunu yaparken halkın refah seviyesi olumsuz etkilenmemeli..

    YanıtlaSil
  5. Bi zikkimmm anlatmamış ezbere harala gürele laf salatasına çürük limon suyuna ekmek banmışsın

    YanıtlaSil